Tarih: 03.01.2011
TBMM Bütçe ve plan Komisyonunda görüşmeleri süren Yeniden Yapılandırma yasasında alt komisyona getirilen önerilerle değişiklikler yapılmakta olup, tasarının büyük bir olasılıkla 2011 yılı Ocak ayının ikinci haftasına kadar yasallaşması beklenmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak görüşmelerde yasa tasarsında değişikliklerinde yapılabileceği de dikkate alınarak, tasarının yasallaşma sürecinin uzamasının; yasanın muhatabı vergi idaresi, yargı ve mükellefler açısından yarattığı sorunlar ve yasal düzenlemede yer alması gereken bazı konulardaki kişisel görüşlerimiz aşağıda özetlenmiştir.
Yeniden yapılandırma yasasının vergi ile ilgili maddelerinde kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan vergi alacakları ile ilgili olarak, ilk yargı mercilerince verilen en son kararın dikkate alınacağı ve bu yargı kararın yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce taraflardan (vergi dairesi-mükellef) herhangi birine tebliğ edilmiş olması durumunda uygulamanın nasıl yapılacağı açıklanmıştır.
KESİNLEŞMEMEMİŞ VEYA DAVA SAFHASINDA BULUNAN AMME ALACAKLARI. (MAD-3)
“Bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ilk derece yargı mercileri nezdinde dava açılmış ya da dava açma süresi henüz geçmemiş olan ikmalen re’sen veya idarece yapılmış vergi tarhiyatları ile gümrük vergilerine ilişkin tahakkuklarda; vergilerin/gümrük vergilerinin % 50’si ile bunlara bağlı faiz, gecikme faizi ve gecikme zammı yerine Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla vergilerin/gümrük vergilerinin % 50’si ile bunlara bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı ve asla bağlı olarak kesilen vergi cezaları/idari para cezaları ile bu cezalara bağlı gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçileceği hüküm altına alınmıştır.”
Bu durumda konuyu örneklersek, 2008 T.yılına ilişkin olarak adına re’sen tarh edilen 100.000 TL tutarında vergi aslı ve 300.000TL vergi ziya-ı cezası ve 40.000TL Gecikme faizi için vergi mahkemesine başvurmuş olan bir mükellef hakkında vergi mahkemesince;YenidenYapılandırma(vergi affı)yasası resmi gazetede yayınlanmadan önce karar verilmesi ve verilen kararın mükellef aleyhine olması durumunda , mükellef vergi aslının tamamını 100.000TL’yi ve vergi aslı üzerinden yasanın yayınlandığı tarih itibariyle TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarı ödeyecek, vergi ziya-ı cezası ve gecikme faizi ise terkin edilecektir. Halbuki ;aynı mükellef hakkında vergi affı yasası yürürlüğe girdikten sonra vergi mahkemesince karar verilmiş olsaydı, mükellef yalnızca adına tarh edilen Vergi aslının %50’ si olan 50.000TL yi ve bu tutar üzerinden TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarı ödeyecek,böylece yeniden yapılandırma yasasından avantajlı bir şekilde yararlanmış olacaktı. Bu durumda vergi affı yasasının yasallaşma süreci beklenirken yargı organlarının incelemekte oldukları ihtilaf dosyalarını sonuçlandırmaları yukarıda açıkladığımız şekilde mükellefler aleyhine bir durumun ortaya çıkmasına yol açmaktadır.Devlet hizmetlerinin zamanında ve aksatılmadan yürütülmesinin esas olduğu dikkate alındığında ; mağduriyeti yaşayan yine mükellef olmaktadır.
Yargı organının verdiği en son karar mükellef lehine ise vergi affı yasa tasarısının ilgili maddesi uyarınca tarhı istenen vergi aslının %20’si ve bu tutar üzerinden TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın ödenmesi gerekecektir. Yasa tasarısının bu maddesindeki çelişki ise mükellef lehine sonuçlanan ihtilaflarda mükelleften vergi aslının %20 si ve TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutar istenirken, yargı kararının mükellef aleyhineolması durumunda ise vergi aslının tamamının ve bu tutar üzerinden TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın istenilmesi adil bir uygulama olmamaktadır.Yargı organınca verilen en son kararın mükellef lehine olması durumunda sembolik olarak ihtilaf konusu vergi aslının %5’i oranında hesaplanacak vergi aslı ve bu tutar üzerinden TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın mükelleften tahsil edilmesi yada en son verilen yargı kararı uyarınca vergi aslı ve cezasının terkin edilmesi yönünde işlem yapılması hakkaniyete daha uygun olacaktır.
Yasa tasarısında yer alan başka bir madde de yargı organınca verilen bozma kararı yasanın yürürlüğünden önce taraflardan birine tebliğ edilmiş ise, burada verilen bozma kararının mükellef lehine olması durumunda mükellefin ihtilafından vazgeçmesi halinde, vergi aslının % 50’sini ve bu tutar üzerinden TÜFE /ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın ödenmesi gerektiği hüküm altına alınmaktadır. Kanımca yargıda verilen bozma kararının mükellef lehine olması durumunda da ilk derece mahkemesince mükellef lehine verilen kararda uygulanması öngörülen vergi aslının %20’sinin tahsil edilmesi yada yazımızın bir önceki paragrafında açıkladığımız oranlarda mükelleften tahsil edilmesi daha adil bir uygulama olacaktır.
İNCELEME VE TARHİYAT SAFHASINDA BULUNAN VERGİLER:
“Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin, Kanunun yayımlandığı tarihten önce başlanıldığı halde, bu tarihe kadar tamamlanamamış olan vergi incelemeleri ile takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine Kanunun matrah ve vergi artırımına ilişkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla devam edilir. Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra mükellef adına tarh edilen vergilerin %50 si ile bunlara bağlı gecikme faizi yerine kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutar ile bu tarihten sonra ihbarnamenin tebliği üzerine belirlenen dava açma süresinin bitim tarihine kadar hesaplanacak gecikme faizinin tamamının , vergi aslına bağlı olmayan cezalarda cezanın %25 inin ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içerisinde yazılı başvuruda bulunularak , ilk taksit ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde altı eşit taksitte ödenmesi şartıyla vergi aslının %50 sinin , vergi aslına bağlı olmayan cezanın %75 inin , vergilere kanunun yayımlandığı tarihe kadar uygulanan gecikme faizinin ve vergi aslına bağlı cezanın tamamının tahsilinden vazgeçileceği hüküm altına alınmıştır.”
Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce haklarında vergi incelemesi başlanılan ve tamamlanan ancak vergi affı yasa tasarısının yürürlüğe girmesinden önceki tarihte kendilerine uzlaşma günü verilen mükellefler tarhiyat öncesi veya tarhiyat sonrası uzlaşmaya girmeleri durumunda, Uzlaşma Komisyonunca mükellefe yasa tasarısında yer alan vergi aslının %50 sinin ve buna ilişkin olarak TEFE/ÜFE oranında hesaplanacak tutardaki indirimi dikkate alınarak vergi aslında yaklaşık vergi aslının %60 ‘ı oranında indirim yapılması ve vergi cezasının tamamen kaldırılması gerekmektedir. Aksi durumda mükellefin uzlaşma komisyonunda uzlaşmayarak ihtilaf yaratması lehine olacak, bu durumunda vergi aslında %50 indirimden yararlanacak, hem de borcunu taksitlendirme (12 ay- 6 taksit) olanağına kavuşacaktır. Bu durumda vergi idaresinin mükelleflerin lehine olan vergi affı yasası hükümlerinden yararlanmalarını sağlamak amacıyla uzlaşma gününü 2011 yılında Ocak ayı sonu ve takip eden aylara vermek suretiyle mükelleflerin mağduriyetlerini önlemiş olacaklardır.
Yasa tasarısı ilgili maddesi uyarınca, vergi incelemesine başlanılması matrah artışına engel olmazsa da, Vergi inceleme elamanları kendilerine verilen 2006-2007-2008 ve 2009 T.yıllarına ilişkin muhtelif mükelleflere ilişkin vergi incelemelerini af yasa tasarısının yasallaşması muhtemel olan Ocak ayı sonuna kadar ertelemeleri durumunda, mükelleflerin kendileri için daha avantajlı gördükleri matrah artışı hükümlerinden yararlanmalarını sağlamış olacaklardır. Ayrıca, yasa tasarısında ,haklarında vergi incelemesine başlanılan ancak yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1 ay içerisinde tamamlanamayan incelemelerle devam edilmeyeceği hükmü bulunmaktadır.Bu mükelleflerin matrah artışında bulunmaları halinde haklarında yasada belirtilen haller dışında vergi incelemesi yapılmayacaktır.
Mükelleflerden G.V.-K.V matrahı ve yıllık tahsil edilen KDV tutarları yüksek olan mükelleflerin yasa tasarısında belirtilen oranlarda matrah artışı yapmaları durumunda ödemeleri gereken vergi tutarı yükselmekte bu durum matrah artışında caydırıcı bir etken olmaktadır. Matrahı düşük olan yada zarar beyan eden mükellefler çok düşük bir oranda vergi ödeyerek matrah artışının sağladığı olanaklardan yararlanırken matrahı yüksek olan mükellefler ise tasarının aynen yasallaşması durumunda ise bu olanaktan yararlanmamayı tercih edeceklerdir..Bu durumun önlenmesi için matrahı yüksek olanlar için beyan edilen matrah yükseldikçe artış oranı azalan kademeli bir uygulamanın yasallaşması halinde mükelleflerin katılımının artması sağlanmış olacaktır.
Yasa tasarısında yer alan ve alt komisyonda değiştirilen başka bir madde ile mükelleflerin 30.06.2010 tarihi itibariyle bilançolarında yer alan kasa ve ortaklardan alacaklar hesaplarının düzeltilerek fiili duruma uygun hale getirilmesi ,azaltılan bakiye tutarı üzerinden %5 oranında vergi ödenmesi öngörülmektedir. 5811 sayılı varlık barışı kapsamında beyan edilen ve sermayeye ilave edilen nakit varlık tutarlarının tasarıdaki bu hükümle işletme varlığından çıkarılması ise bazı mükelleflerin öz sermayelerinde yeni olumsuzluklara yol açabilecektir.
Yeniden yapılandırma yasa tasarısının yasallaşma sürecinde; vergi mükelleflerinin Gelir İdaresince genel tebliğ ve sirkülerle yapılacak açıklamaları takip etmeleri ve SMM Müşavirlerinden ayrıntılı bilgi almaları yararlarına olacaktır.
KAYNAKÇA:
Yeniden Yapılandırma Yasa Tasarısı.