Tarih: 09.02.2009
Bilindiği üzere , 5811 sayılı Bazı Varlıkların Ekonomiye kazandırılması hakkındaki kanun 22.11.2008 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş olup, yasanın uygulanması ile ilgili olarak 1 No lu Genel Tebliğ 06.12.2008 tarihli resmi gazetede yayınlanmıştır.(1-2)
5811 sayılı yasa ile ilgili olarak tarafımdan 25.12.2008 ve 12.01.2009 tarihli iki makale yazılmış olup ,(3) basında , dergi ve diğer internet sitelerinde çok sayıda yazı ve makale yayınlanmıştır.
Yasanın yürürlüğe girmesinin üzerinden 2 aydan fazla süre geçmiş olmasına rağmen mükelleflerden yeterince ilgi görmemiş olmasının nedenleri konusundaki görüşlerimiz aşağıda açıklanmıştır.
1- 5811 sayılı Yasa tek başına bir vergi barışı yasası olmamasına rağmen mükelleflerin ilgisinin artmasını sağlamak amacıyla Gelir vergisi, Kurumlar vergisi ve Katma Değer vergisi yönünden 01.01.2008 tarihinden önceki dönemler için bu yıl itibariyle geriye yönelik 2004-2007 T.yıllarını (4 yılı) kapsayan vergi affı sigortası niteliğindedir. Yasa bir Vergi Barışı yasası niteliğinde düzenlenmediğinden uygulama sorunlarına çözüm üretilmesinde yetersiz kalmaktadır.
2-Yasanın yürürlüğe girdiği 22.11.2008 tarihinden önce haklarında incelemeye başlanan mükellefler ile 22.11.2008 tarihinden sonra haklarında vergi incelemesi başlayanlar arasında yasa hükümlerinden yararlanma konusunda farklı uygulamaya tabi tutulmaları kişilerin yasalar önündeki eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmuş, ayrıca incelemeye başlama konusunda mükellefin davet edilmesi gibi muğlak ifadeye yer verilerek özellikle Ba-Bs formları nedeniyle vergi idaresince yapılmakta olan incelemelerde ihtilafların doğmasına neden olmuştur.Yasanın yürürlüğe girdiği 22.11.2008 tarihinde 2003 T.yılı zamanaşımlı incelemelerin de yapılıyor olduğu dikkate alınarak yasaya , vergi barışı içerikli düzenlemelerin 2004-2005-2006-2007 dönemlerini kapsadığını belirleyen yasa hükmü konulsaydı, çok sayıda mükellefin yasa hükümlerinden yararlanması sağlanmış olacak, ayrıca 22.11.2008 tarihinden önce incelemeye başlanmış olma hükmüne gerek olmayacaktı.
3-Yasanın 3. maddesinin 5. bendinde yer alan matrah farkı ibaresi nedeni ile katma değer vergisi incelemeleri sonucu düzenlenen inceleme raporlarında indirim tutarının azaltılması nedeni ile doğan katma Değer Vergisi farklarının matrah farkı olmadığı gerekçe gösterilerek varlık barışı kapsamında beyan edilecek varlık tutarından mahsup edilme imkanı tanınmayarak çok sayıda mükellefin özellikle bilmeden sahte fatura kullananların mağduriyetine yol açarken, sahte faturayı düzenleyenlerin yasa hükümlerinden yararlanmalarının yolunu açmıştır. Bu uygulama ile 25.12.2008 tarihli yazımızda belirttiğimiz gibi indirilecek KDV nin de matrahının olduğu göz ardı edilmiştir.
4- Yasanın 3. maddesinde gerçek ve tüzel kişilerce 01.10.2008 tarihi itibariyle sahip olunan ve yurt dışında bulunan para ,altın, döviz,menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen taşınmazlar bu kanunun yayınlandığı ayı izleyen üçüncü ayın sonuna kadar Yeni Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle banka veya aracı kuruma bildirileceği ya da vergi dairesine beyan edilecektir.”
1 seri nolu Genel Tebliğin ayırım 2.2.2 bölümünde ise,
Yabancı ülkelerden alınacak banka ve aracı kurumlara ait belgelerin kanaat verici vesika olarak kabul edilerek tasdik zorunluluğu kapsamından çıkarılmıştır. Yasanın 2.ci maddesi hükmü uyarınca , yabancı ülkeden alınacak banka ve aracı kurum belgesinin bilgi değişiminde bulunulan ülkelerden olması zorunlu olduğundan , tebliğdeki bu düzenleme yasa hükümlerine aykırı olmaktadır.
Mükelleflerin bu konudaki tereddütleri ve 5811 sayılı yasanın 3. mad.7. bendi uyarınca ; beyan veya bilirimde bulunan varlık tutarının beyan tarihinden itibaren 1 ay içerisinde Türkiye’ye getirilerek banka ve aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi ( para, altı,döviz,menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının) hükmü nedeniyle; mükellefler yurt dışı varlıklarına ilişkin beyan ve bildirimlerini beyan süresinin son günlerine bırakmalarına neden olmuştur.Yurda getirilme süresi “Mart-2009 ayı sonuna kadar” şeklinde düzenlenebilirdi.
5- Mükellefler bankalara Varlık barışı kapsamında para,döviz,… yatırmak istediklerinde , düzenlenen dekonta söz konusu paranın 5811 sayılı yasa kapsamında yatırıldığına dair şerh yazma taleplerinin kabul edilmediği ifade edilmektedir..
6-Bilgi değişimi ülkemizle diğer ülkeler arasında düzenlenen Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasına konulan özel hükümlerle sağlanmaktadır. Söz konusu anlaşmanın olmadığı ülkelerdeki varlıkların da Türkiye’ye getirilerek beyan ve bildirime konu edilmesi için 5811 sayılı yasa hükümlerinden yararlanmaları sağlayacak yeni bir yasal düzenleme gerekmektedir.
7- 1 seri numaralı Varlık Barışı Genel Tebliğinin 5.4 bölümünde “ Ortaklar cari hesabında yer alan Ortaklara borç tutarlarının kanunun ikinci fıkrası kapsamında bankalara işletme adına yatırılmak suretiyle beyan edilmesi halinde, bahse konu borç tutarlarının bilanço pasifinde açılacak fon hesabına kaydedilecek ve süresinde sermayeye ilave edilecektir .Bu durumda beyan edilen tutarlar da kanunun3.maddesinin 5 numaralı fıkrası çerçevesinde değerlendirilecektir.” Şeklinde açıklanmıştır.
Ortağın şirketten alacaklı olduğu bir durumda bankaya para yatırılması olanağı bulunmamaktadır. Bu konuya ilişkin olarak tebliğde yapılan açıklamaların kanunun getiriliş amacına uygun olmadığı kanısındayız.
8- Mükellefler tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilen gelir vergisi ile ilgili olarak (yatırım indirimi stopajı,kar dağıtımı stopajı, ücret stopajı v.b.) yapılan incelemelerde varlık barışından yararlanan mükelleflerin mahsup imkanından yararlanıp yararlanmayacakları konusunda tebliğde açıklama bulunmamaktadır.
9- 5811 sayılı yasa vergi barışı kanunu olarak düzenlenmediğinden, 2008 ve önceki takvim yıllarında işi terk eden gerçek ve tüzel kişilerin yasada yer alan beyan edilen varlık tutarının defter kayıtlarına intikal ettirmeleri ve yurt içi varlıkların beyan tarihinden itibaren 6 ay içerisinde sermayeye ilave edilme şartlarını yerine getiremeyecek olmaları nedeniyle yasa hükümlerinden yararlanma imkanları bulunmamaktadır. Genel Tebliğin 3.5.2.3 ayırımda defter tutma yükümlülüğü bulunmayanlar tarafından bankaya yatırılacak varlık tutarı üzerinden %5 oranında vergi yatırılması şeklinde yapılacak işlemler işi terk eden mükellefler içinde yasaya hüküm olarak konulabilseydi işi terk eden ancak geçmişi ile barışmak isteyen mükelleflerden, varlık barışı kapsamında ekonomiye yeni bir kaynak yaratılma imkanı doğmuş olurdu.
10- Yasa kapsamında Gayrimenkullerin şirketlere sermaye olarak konulması halinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 80.maddesinin 2.fıkrası uyarınca Değer Artış kazancı doğmaktadır.(4) (01.01.2007 tarihinden önce elde edilen gayrimenkuller için 4 yıl , bu tarihten sonra elde edilen gayrimenkuller için 5 yıl içerisinde elden çıkarılması halinde) Bu durumda gayrimenkulünü varlık barışı kapsamında beyan eden ve sermayeye ilave etmek zorunda kalan mükellef %5 oranındaki vergi yanında % 15- 35 oranında gelir vergisi yükü ile karşılaşacaktır. Yasada bu konuda vergi istisnası tanıyan özel bir hüküm bulunmadığından gayrimenkullerin varlık barışı yasası ile ekonomiye kazandırılması konusunda istekli olmayacakları düşünülmektedir
11- Yasa kapsamında yurt dışından ve yurt içinden ekonomiye kazandırılacak kaynak tutarının artması için Bankalar için uygulanmakta olan mevduat güvencesi tutarının arttırılması gerekmektedir.
12- 22.11.2008 tarihinde yürürlüğe giren Varlık Barışı Yasası hükümlerinden yararlanarak beyan ve bildirimde bulunma süresi 02.03.2009 tarihinde sona ermekte olup, yasada vergi dairesine beyan edilen varlık tutarı üzerinden yurt dışı varlıklar için %2, yurt içi varlıklar için % 5 oranında vergi tarh edileceği, ve bu vergi ,tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödeneceği hükmü nedeniyle mükelleflerin beyan ve bildirimlerini son günlere bırakmalarına neden olmuştur. Yasa koyucu , ödemeye ilişkin süreyle ilgili olarak “2009-Mart ayı sonuna kadar ödenir “ şeklinde düzenleme yapmış olsaydı mükellefler varlık beyan için son günü beklemelerine gerek kalmayacaktı.
5811 Sayılı Yasanın Geçici 1.maddesinde yer alan, istisna kapsamında bulunan Yurt Dışı Kazançlarla ilgili düzenlemelere ilişkin açıklamalar.
5811 sayılı yasanın Geçici 1.maddesinde Tam mükellefiyete tabi gerçek kişi ve kurumların yurt dışında elde ettikleri istisna kapsamında bulunan kazançlara,
-Kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumlara ilişkin iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlar,
− Kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumlardan elde edilen iştirak kazançları,
− Yurt dışında bulunan işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla elde edilen ticari kazançlar, girmektedir.( Ayrıca, İstisnaya konu söz konusu kazançlar için %2 oranında vergi ödenmeyecektir.)
Madde kapsamına giren ve yurt dışından elde edilen kazançlara ilişkin istisna uygulamasından yararlanılabilmesi için; 30.04.2009 tarihine kadar elde edilenlerde dahil olmak üzere,
- Yurt dışı iştirak kazancı ile yurt dışı iştirak hissesi satış kazancının ya da yurt dışı şube kazancının 31/5/2009 tarihine kadar,
- Kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumların tasfiyesinden doğan kazancın ise 31/10/2009 tarihine kadar Türkiye’ye transfer edilmiş olması gerekmektedir.
Bu kazançların ilgili mevzuat çerçevesinde Türkiye’ye getirildiği, mükelleflerce kanaat verici belgelerle ispat edilecektir.
Kanunun yürürlüğe girdiği 22.11.2008 tarihinden itibaren 31/12/2008 tarihine kadar elde edilen ve 31/5/2009 tarihine kadar Türkiye’ye transfer edilen yurt dışı iştirak kazançları ve yurt dışı iştirak hisselerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar 2008 yılına ilişkin verilecek yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde gelire veya kurum kazancına dahil edilmek ve beyannamelerin ilgili satırında gösterilmek suretiyle vergiden istisna edilebilecektir.
Kanunun yürürlüğe girdiği 22/11/2008 tarihinden önce elde edildiği halde kayıtlara intikal ettirilmeyen ve beyan dışı bırakılan iştirak kazançları, iştirak hisselerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar, yurt dışı şube kazançları ile Kanunun yürürlüğe girdiği 22.11.2008 tarihinden önce elde edilen yurt dışı tasfiye kazançları ile ilgili olarak bu istisna hükmünden yararlanılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, söz konusu kazançların Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hükümden yararlanarak Türkiye’ye getirilme imkanı da bulunmaktadır.
5811 sayılı Yasada yer alan düzenlemelerle ilgili yasal eksiklikler , tereddütler ve uygulama sorunları bulunmasına rağmen; mükelleflerin 01.01.2008 öncesi vergilendirme dönemleri için “5811 sayılı Bazı Varlıkların Ekonomiye Kazandırılması Yasası” hükümlerinden yararlanarak Varlık Barışı Sigortası yaptırmaları halinde ; haklarında yapılacak inceleme sonucu adlarına tarh edilecek yüksek orandaki vergi, vergi ziya-ı cezası ve gecikme faizi ödemek yerine; çok düşük oranda vergi ödeyerek geçmiş dönemlerle ilgili olarak vergi kayıp ve kaçağına yol açan hataları ile de barışma fırsatını yakalamış olacaklardır.
KAYNAKÇA :
1- 5811 sayılı yasa .(22.11.2008 tarih ve 27062 sayılı R.Gazete.)
2- 5811 S.K.- 1 Seri No’lu G.Tebliğ.(06.12.2008 tarih ve 27076 sayılı Resmi Gazete)
3- DÜLGER İsmail. http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/ismail/001
4- Garip AYAZ. Yaklaşım Dergisi.Sayı.194- sf.128